37. el-Aliyyu    (varlıkların nitelik ve niceliği ile karşılaştırılması doğru olamayan Allah’ın [c.c.] kudretinin ve zatının yüksekliği):              

 

Allah’ın (c.c.) kudretinin yüksekliğini kavramak olanaksızdır.  Bunu ancak zıddıyla veya çeşitli karşılaştırmalarla anlayabiliriz. Yüksek kavramının zıddı alçaktır (süfli). Allah’ın (c.c.) dışında her şey bununla vasıflanabilir. En alçak şeyler onun günah saydığı fiillerdir. Sonra sırasıyla mubahlar, helaller gelir. Kul Allah’a (c.c.) yöneldiği zaman yücelir, yükselir. Çünkü O el-Aliyy’dir. Kul, dünyaya ilgi göstermeye başladığında alçalır, düşer. Zaten dünya da deni (alçak) sözcüğünden türemiştir. Harama bulaştığında ise pis bir bataklığa saplanmıştır.

 

Yüksek kavramının zıddının alçak olduğunu söylemiştik. Dünyadaki en yüksek yapı evrenin yüksekliği ile karşılaştırıldığında alçak kalır. Evrenlerin sahibi Allah’ın (c.c.) kudretinin yüksekliğini (el-Aliyy oluşunu) sınırsız sayıdaki evrenler bile izahta aciz kalır.

 

Kudreti sonsuz yükseklikte olan Allah’ın (c.c.) karşısında biz insanlar ne kadar aciz bir durumdayız.

 

Tabii el-Aliyy ile dile getirilen kavram, varlıkların nitelik ve niceliği ile bir ilgisi olmayan Allah’ın (c.c.) zatının, dolayısıyla şan ve şerefinin yüksekliğidir.

 

Kudreti bu kadar yüksek olan Allah’ın (c.c.) zatı da yüksektir. Onun için O’nu gözler göremez. Akıllar idrak edemez. Bütün makam ve mevkiler O’nun yanında alçak kalır. O’nun madde âlemi ile bir ilgisi olmadığı için bu zati yüksekliği bir ülke yöneticisinin herkesle yüz göz olamaması anlamında düşünmemiz gerekir. Allah’ın (c.c.) duyu organlarıyla algılanamamasının bir nedeni de bu güzel isme dayanmaktadır.

 

Namazlarda her secdede en az üç kere tekrar edilen “Sübhâne Rabbiye’l-A’lâ (Rabb’in el-A’lâ güzel ismi eksiklik ve kusurdan uzaktır)” tespihindeki el-A’lâ güzel ismindeki sır nedir? Aliyy ile a’lâ aynı kökten gelen kelimelerdir. A’lâ, aliyy kelimesine göre yüksekliği daha bir vurgulamakta  ve başına “en” takısını hak etmektedir.

 

Namazda secde sırasında kulluk makamına erişilir. Secde, namazın en doruk noktasıdır. Peygamberimize (s.a.s) namaz miraçta farz kılınmıştır. Miraç bilindiği üzere peygamberin (s.a.s) Allah (c.c.) katına yükseldiği gecedir. İşte namazda kulu Allah (c.c.) katına çıkaracak en anlamlı hareket secdedir. Çünkü secde her türlü günahın temel kaynağı olan nefsi Allah (c.c.) karşısında aşağılamanın beden dilidir. Secde anında Allah’ın (c.c.) el-A’lâ güzel isminin zikredilmesi çok manidardır. Bu güzel isimle kul hem peygamberi (s.a.s) gibi manevi bir miraçla Allah’a (c.c.) yükseldiğini düşünmekte hem de bu güzel ismi eksiklik ve kusurdan tenzih etmekle Allah’ın (c.c.) zati yüksekliği sonucu O’nu duyu organları ile algılayamayınca nefsinin, şeytanların ve dünyanın kışkırtmaları sonucu gaflete veya günaha düşmesi üzerine yaşadığı pişmanlıkla huzurda af dileyip O’nun bu güzel ismini yüceltmektedir.

 

Kılınan namazların, duaların kabulüne vesile ve günahlara kefaret olması da el-Alâ güzel isminin ruhuna uygun düşmektedir.

 

Gerek el-Azîm gerek el-Aliyy güzel isimleri Allah’ın (c.c.) uluhiyyetini yüceltmeleri açısından anlam bakımından ortak bir temele dayanırken rüku sırasında söylenilen el-Azîm güzel isminde Allah’a (c.c.) verdiği sonsuz nimetlere karşılık sonsuz bir minnettarlık duygusu, secde sırada söylenilen el-Aliyy (el-A’lâ) güzel isminde ise günahlardan dolayı pişmanlık duyup affını talep etme anlam inceliği söz konusudur. Bizler rüku ve secdelerimizde bu isimlerin altındaki ilgili  duygusal inceliklere dikkat eder, bunların gereğini yaşarsak namazlarımızda huşuyu yakalayabiliriz.

 

El-Aliyy ve el-A’lâ güzel isimleri ile kula düşen görev şudur: Namazlarını kılan bir Müslüman el-A’lâ  güzel ismini bir günde en az  120 kez zikretmektedir. Bu durum bu güzel isimlerin namaz dışında da zikredilmesinin önemini göstermeye yeter.