41. el-Hasîbu(kullarının hesabını bilen, gören):

 

Yaşamımızın sonunda ölüm olduğu gibi günümüzün sonunda da ölümü andıran bir uyku bulunmaktadır. Uyku sırasında bilincimiz etkisiz kalmakta, aciz bir biçimde kendimizden geçmekteyiz. Bir hırsız veya düşman bize bu sırada rahatlıkla zarar verebilir. Böyle birisi bu durumda bizi öldürmeye kalksa kılımız bile kıpırdamaz. Aslında ölüm ve uyku yaşamımızın her anına sinmiştir. Bilincimiz çoğu zaman böyle uykulu bir sersemlikle hareket etmektedir. Allah’a (c.c.) inandığımız halde hesabını veremeyeceğimiz sözler söylemekte ve işler yapmaktayız. Allah’ın (c.c.) el-Hasîbu güzel ismini unutmakta ve bizi bu dünya yaşamından ötürü hesaba çekecek olan yüce Allah’a (c.c.) çoğu zaman isyan etmekteyiz.

 

Allah’ın (c.c.) el-Hasîbu güzel ismi insanı hesap gününe  hazırlamada sorumluluk sahibi kılmaktadır.

 

Yüce Allah (c.c.) insanın bu dünyada yaptığı her işi, söylediği her sözü bildiği halde bunların kayıtlarını meleklere bırakmış, Kendi ezeli bilgisini de Levh-i Mahfuz’a yazmıştır. Kiramen Katibin  Melekleri’nin yazdıkları ile Allah’ın (c.c.) ezeli ilmi ile Lehv-i Mahfuz’a kaydettiği şeyler arasında en küçük bir farklılık yoktur. Allah’ın (c.c.) kullarının hesabını bildiği halde bu işle görevli melekleri yaratması ve bu işte görevlendirmesinin altında yatan bir hikmet bulunmaktadır: O da insanın kaza ve kader karşısında terbiyesini bozmaması ve isyan etmemesidir. Şayet Allah (c.c.) bu işle ilgili melekleri yaratmamış olsaydı ahirette insan kaza ve kader konusunda içerisinde bir kuşku geçirebilir, Allah’a (c.c.) doğrudan isyan etme gibi hoş olamayan bir tavır sergileyebilirdi.

 

Allah’ı (c.c.) el-Hasîbu güzel ismi ile tanıyan birisi bu yaşamın sorumluğunu derinden duyar, her şeyde Allah’a (c.c.) karşı bir hesap verme duygusuyla yaşar. Akşam uyumadan önce o günün bir nefis muhasebesini yapar.