44. er-Rakîbu (gözetleyen):      

 

Allah (c.c.) canlı ve cansız varlıkları yarattıktan sonra bir kenara çekilmemiştir. O her yarattığı varlığı kendisine özgü olan sonsuz güç ve kudretiyle gözetlemektedir. İnsanın sınırsız ihtiyaçları için çeşitli çare yollarını yaratan O’dur. Ta doğumundan itibaren insanı annesinden ve babasından daha sıkı bir biçimde gözetlemiştir. Bu nedenle anne ve babasını kendisine bakması için gerekli içgüdüsel donanımla O yaratmıştır. Yeryüzü canlı ve cansız varlıkları  ile onun yaşamsal ihtiyaçları  için gerekli bütün şeyleri karşılamakta yada bir hizmetçi  gibi iş görmektedir.

 

Allah (c.c.) el-Rakîb (c.c.) güzel ismiyle bütün varlıklar üzerinde onları sürekli bir biçimde gözetlemektedir. Hiçbir kimse bir saniye de olsa bu denetlemeden uzak olamaz. Allah (c.c.) kulun kalbinin derinliklerinde bulunan duyguların yanında bilincinde ve bilinçaltında bulunan bütün düşüncelerini de her an kontrol etmektedir, hiç kimse bu gözetlemenin ötesine geçememektedir.

 

Er-Rakîb güzel isim ile kula düşen ilk görev, her yaptığı işin, söylediği sözün Allah (c.c.) tarafından gözetlendiğinin ve bilindiğinin bilincinde olmaktır. Buna murakabe denir. Murakabeye zikirle ulaşılabilir. Murakabe insanı olgunlaştırıp Allah’a (c.c.) yaklaştırır. Pek çok tarikat, müridi eğitmek, velilik yolunda yetiştirmek için murakabe dersleri vermiştir. Müridin her an Allah (c.c.) tarafından gözetlendiği bilincini taşıması onun manevi dünyasında önemli bir dereceye ulaştığının göstergesiydi. İkincisi ise insanın kendi iç dünyasını murakabe altına almasıdır. Nefsini ve ruhunu tanıması, iç dünyasındaki arzularını, isteklerini, eğilimlerini, duygularını ve düşüncelerini buna göre değerlendirmesidir. Ayrıca şeytan ile meleklerin telkinlerini de ayırt etmeye çalışmalıdır. İslam dininin özüne uygun olanlarını ruhun, meleklerin ilhamları ile boş işlere, günaha ve isyana davet eden çağrıları da nefsin ve şeytanın telkinleri ile açıklamalıdır. Böylelikle insan, “Nefsini bilen Rabb’ini bilir.” sırrına ulaşmalıdır.