59. el-Mübdi’ü  (Allah [c.c.] ilk kez, örneksiz  yaratandır):

60. el-Mü’îdü (Allah [c.c.] öldükten sonra hesap için ikinci kez yaratandır):

 

“Varlıkları ilkin yoktan yaratan, ölümden sonra da dirilten O’dur. Gökte ve yerde en yüce sıfatlar O’nundur. Gerçekten O Azîz ve Hakîm’dir (Rum suresi, ayet 27).”

 

Allah (c.c.) bütün varlıkları örneksiz yaratmıştır. Halbuki bir ressam ancak varlıkları taklit yolu ile sanatını gerçekleştirir. Yoktan bir şey yaratamaz. Modern resimde bile bu çeşit bir taklit yine söz konusudur. Başka varlıklara ait öğeler değişik bir kompozisyonda bir araya toplanmıştır. Allah (c.c.) ise yaratırken bir modele ihtiyaç duymamıştır. Mutlak iradesiyle kendisi yoktan tasarlayıp yaratmıştır. Yaratırken modern ressamlar gibi hareket etmemiş, başka varlıkların parçalarına da bir gereksinim duymamıştır. Allah (c.c.) hiçbir şeyi de boşuna yaratmamış, varlıkta kendi sıfatlarını ve güzel isimlerini işlemiştir.

 

Allah (c.c.) yoktan inşa ettiği varlıkların vücutlarını ölümle yok etmektedir. Bitkiler çürüyüp toprağa karışmakta, hayvan ve insan cesetleri de ölümle bozulup dağılmaya yüz tutmaktadırlar.

 

İnsan diğer canlı varlıklardan üstün bir şekilde yaratılmıştır. Ebediyet için var edilmiştir. Allah (c.c.) ölümünden sonra  insanı yeniden yaratmaya kadirdir. Çünkü ilkin örneksiz olarak yoktan var eden Allah’ın (c.c.), sınırsız ilmi ve kudretiyle (c.c.) ikinci kez yaratması daha kolay bir şeydir. İnsanın yaratıcı olarak Allah’ın (c.c.) varlığını kabul etmesi yanında kendisini ölümünden sonra yeniden yaratamayacağını düşünmesi büyük bir saflık ve aldanıştır.

 

İnsanların bir kısmı tekrar dirilişin ruhsal boyutta gerçekleşeceğini düşünürler.  Toprağa karışan, şekli şemaili yok olan bedenin dirilemeyeceğini iddia ederler. Bu da Allah’ı (c.c.) inkar etmenin bir başka çeşididir. Allah’ın (c.c.) gücüne ve kudretine doğa kanunları çerçevesinde bir sınır koymak çok büyük bir günahtır. Haddi aşmaktır. Allah’ı (c.c.) acizlikle itham etmektir. Allah (c.c.) şu anda yeryüzünde cereyan eden doğa kanunlarını yoktan var ettiği gibi başka bir âlem için başka doğa kanunlarını da yoktan yaratabilir. Bu açıdan yoktan yarattığı bir varlığı ölümüyle yeniden yaratması da olanaksız değildir: “Kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek verdi. Dedi ki: ‘Bu çürümüş kemikleri kim diriltecek?’ De ki: ‘Onları ilk defa yaratıp inşa eden diriltecek. O, yaratmanın her türlüsünü bilendir.’ (Yasin suresi, ayet 78,79).”

 

El-Mübdi’ ve el-Mü’îd güzel isimlerinin arka arkaya gelmeleri ile bir iddianın ispatı söz konusudur. Allah (c.c.) yukarıdaki ayet-i kerimeden de anlaşılacağı üzere  ilk yaratmayı ikinci yaratma iddiasına delil olarak sunduğu için bu iki güzel isim de  arka arkaya gelmiştir.

 

Allah’ın (c.c.) yaratma için bir enerji harcamasına gerek yoktur. Varlıkları yoktan yaratırken de Kendi’sinden bir şey azalmaz: “Bir şey dilediği zaman O’nun buyruğu sadece ‘Ol’ demektir. O şey de hemen oluverir (Yasin suresi, ayet 82).” Bundan dolayı ikinci yaratma da O’na kolaydır. İnsanlar henüz yaratılmadan önce Allah’ın (c.c.) ezeli ilminde mevcuttu. Yaşayıp  öldükten sonra da  O’nun ezeli ilminde bir değişiklik olmadı. Kaldı ki ölen insanların sadece cesetleri çürüdü; ruhları ölmedi, berzah âleminde kıyametin kopmasını beklemektedir. Bu durumda kıyametin kopmasından sonra Allah (c.c.) ölen insanların  ruhları için sadece yeni bir beden yaratacaktır. Bu da ilk yaratmaya göre daha kolay bir iştir. Gerçi Allah (c.c.) için kolay ve zor bir iş yoktur. İkinci kez yaratılma, yani hesap, cennet ve cehennem için hayat sahibi olma  işi de Allah’ın (c.c.) “Ol!” emri ile anında gerçekleşecektir.

 

Şeytanların hak dinleri ifsat etmede ve insanların itikadını bozmada kullandığı bir yöntem de reenkarnasyondur (ruhgöçü).  Bilindiği üzere şeytan, inançsız cinlere verilen genel bir addır. Bunlar insanları gözlemleyebilmekte, vesvese (propaganda) yolu ile de insanların düşüncelerini etkileyebilmektedir. Aslında bu özellikler, Hz. Adem’e (a.s) secde etmeyen Şeytan’a verilen izinlerdi. Kuşkusuz gerek cinler gerekse biz insanlar bu dünyada bir imtihan sürecinden geçmekteyiz. Cinlerden kendilerine verilen bu olanakları, yani bizim onları göremememizi, onların bizleri görüyor olmalarını ve bizlere farkına varamayacağımız telkinlerde bulunmalarını kötüye kullananlarına şeytan denir. Bunların en azgınları insanların itikadını bozmak için gayret ederler. İmanın da en temel rükünlerinden birisini ahirete, hesap gününe, cennet ve cehenneme inanma oluşturur. İşte bu şeytanlar bazı insanlara telkin yolu ile bazı insanların yaşamlarına ilişkin bilgiler sunarlar. Kişi adeta bu bilgileri yaşamış gibi bir duyguya (déjá vécu) sahip olur. Çünkü bu bilgiler bilinçdışından algılandığı ve buradan bilince yükseldiği için sanki ona geçmişte başka bir insanın bedeninde yaşadığı, öldükten sonra yeni bedenine kavuştuğu tarzda görünür. İşte şeytanlar bununla bir maskaraya dönen insanlarla hem dalga geçerler hem de o kişinin ve başkalarının ahiret inancını bozarlar veya yok ederler.

 

Hinduizm bu yolla bozulmuş, batıl bir din olmuştur. Bu dinde insanların amellerine göre öldükten sonra başka bedenlere gireceği düşünülür. İyi insanların toplumdaki üst tabakadaki sınıfta olan insanların bedenlerine,  kötü insanların ise alt tabakadaki sınıfta olan insanların bedenlerine, çok kötü insanların ise hayvan bedenlerine gireceğine inanılır.

 

El-Mübdi’ ve el-Mü’îd güzel isimleri ile kula düşen görev, Allah (c.c.) nasıl kendisini ilk kez yaratmışsa öldükten sonra hesap için ikinci kez yaratacağından hiç kuşkuya kapılmaması ve ahiret için güzel işler hazırlamasıdır.