66. el-Mâcidu(Allah [c.c.] şanına, şerefine, yüceliğine ve büyüklüğüne uygun olarak ihsan, rahmet ve bereket sahibidir; Allah [c.c.] ihsanı, rahmet ve bereketiyle dilediği kişinin şanını, şerefini, kadrini yükseltir):

 

El-Mâcid, daha önce gördüğümüz el-Mecîd güzel ismi ile aynı kökten gelmektedir. El-Mecîd, Allah’ın (c.c.) ihsanını, rahmetini ve bereketini  şanına, şerefine, yüceliğine ve büyüklüğüne uygun olarak öven bir anlama sahipti. El-Mâcid güzel ismi ise ism-i fail biçiminde olduğu için el-Mecîd güzel ismi ile belirtilen niteliğe sahip olan anlamına gelmektedir. Tabii el-Mâcid, dolaylı olarak Allah’ın (c.c.) ihsanı, rahmet ve bereketiyle dilediği kişinin şanını, şerefini, kadrini yükseltmesi anlamını da düşündürmektedir.

 

 “Onlar (Münafıklar), müminleri bırakarak kafirleri dost ediniyorlar. İzzeti ve desteği onların yanında arıyorlar. Muhakkak ki bütün izzet ve destek Allah’ındır (Nisa suresi, ayet 139).” “Halbuki izzet, Allah’ın, peygamberinin ve müminlerindir. Fakat münafıklar bilmezler (Münâfikûn suresi, ayet 8).”

 

            Yukarıdaki ayetlerde dikkati çeken nokta, münafıkların ihsan, rahmet ve bereketin; izzet, şeref ve itibarın kaynağını algılayamamış olmaları, başka yerlerde aramalarıdır.  Bu belki de münafıklığın en önemli belirtisidir. Aslında münafıklık kalbi bir hastalıktır. Her Müslüman’ın şu veya bu oranda tutulacağı manevi bir rahatsızlık halidir. Kimse münafıklığın nefsinden uzak olduğunu sanmasın. Nefis kafir ve münafıklara ait bütün vasıfları taşır. Onun için her Müslüman’ın uyanık olması ve her zaman tövbe ile amellerini gözden geçirmesi gerekir.

 

            El-Mâcid güzel ismi ile kula düşen görev şudur: Bazen nefsimize yenik düşerek ihsan, rahmet ve bereketi; izzet, şeref ve itibarı Allah’ın (c.c.) hoşlanmadığı kaynaklarda arayabiliriz. Bu durumda biz de o münafıklar gibi zelil bir duruma düşmekteyiz. Bu zillet ahiret günüde ortaya çıkacaktır. Buna çok dikkat etmemiz gerekir. Çünkü gerçek ihsan ve şeref Allah’ın (c.c.) yanındadır.